Hikaye

KARANLIKTA BİR NOKTA – AYŞEN ERDÖL

2021’de  Fyodor Mihailoviç Dostoyevski’nin 200. yaşı kutlanacaktır. Ayrıca 8 Şubat 2021, yazarın 140. ölüm yıldönümüdür.

Anısına saygı ve minnetle…

 

Gözleri karanlıkta parlayan bir çift yeşil kora benziyordu. Nefesi adeta alevdendi; çevresini saran uçsuz bucaksız kar tepelerini bile bir anda eritiverecek sanıyordu. Yüreği ürkek bir kuş gibi havalanıyordu. Evet, korkuyordu ama geri dönemezdi. Karar verilmişti bir kere…

Ahşap kulübenin kapısı, kilitli değildi. Hafifçe ittim, açıldı. O, içerideydi; sırtı kapıya dönük, çıtır çıtır yanan sobanın karşısında oturmuş, yazıyordu. Semaverin tanıdık fokurtusu, kurşun kalemin saman kâğıdı üzerindeki bilindik cızırtısına karışıyordu. Ayaklarımdaki botlar, yumuşak bir deriden yapılmıştı ama yine de içeri adımımı attığım anda yer döşemesi çatırdadı. Duymadı, yazmasını sürdürdü, sanki sadece yazmak için vardı. Yanına gittiğimde kalemin kâğıt üzerindeki hareketleri daha da hızlanmıştı:

−Fyodor Mihailoviç!

Başını kaldırdığında beni gördü ama algılayamadı. Gri gözleri donuktu.

−Beni hatırladınız mı?

Yüzümü daha önceden bir yerlerde görmüş de bir türlü çıkaramıyormuş gibiydi. Yüz kasları gerilmişti. Bu durum ağrıma gitti. Ne de olsa onun eseriydim ben.

−Katherina İvanovna’yım ben. Karamozovlardan. Dimitri Karamazov’un nişanlısı. Hatırladınız mı? Ah biliyorum daha yazmadınız o kitabı! Yine de beni kafanızda tasarladığınıza eminim.

Yüzü gevşedi:

−Evet, dedi kısık bir sesle. Belli ki beni bu civarda dolaşan deli bir kadın sanmıştı. Peki, benden ne istiyorsunuz?

Karşısında boş duran sandalyeye oturdum.

−Buradan, Sibirya’dan St. Petersburg’a döneceksiniz birkaç sene içinde. On yıl sonra da “Karamazov Kardeşler”i yazacaksınız. Beni de orada var edeceksiniz. Eseriniz çok beğenilecek ve yüzyıllar boyunca okunacak.

 

Artık deli olduğuma emindi. Sağ gözü seyiriyor, ne yapacağını bilemiyordu. Yine de sesini çıkarmadı.

−Ben işte o yüzyılların ötesinden geldim. Görüyorsunuz ki varlığımı sürdürüyorum. Sizinle görüşebilmek için büyük badireler atlattım. Amacım, romanı yazmadan önce size ulaşmaktı.

Hastasını dinleyen bir psikiyatrist gibi temkinli ve sakindi. Endişeliydi ama aynı zamanda merak duygusu da kabarmıştı.

−Neden bunu istediniz? Size ne gibi bir yardımım olabilir?

−Karakterimi değiştirmenizi istiyorum. Katherina İvanovna olarak beni hiç istemeyen, hatta beni aşağılayan bir adama âşık olmak, grurumu paramparça ediyor. Gerekirse beni bir manastıra kapatın ama bu durumdan kurtarın.

Gözleri bulutlandı.

−Talebiniz çok anlamsız Katherina İvanovna.

Bu kadar çabadan sonra tüm umutlarım yıkılıverdi:

−Nedenmiş o?

−Çünkü bu isteğiniz, hayata aykırı. Şimdi herhangi biri çıkıp “Ben yaşamın bana çizdiği yolda yürümeyeceğim, başka bir kimlikle, başka bir ortamda yaşayacağım!”diyebilir mi?

−Hayır, belki diyemez ama insan kendi kimliği içinde değişebilir pekâlâ! Karar değiştirir.

−Tamam, haklısınız ama bir de şöyle bakın olaya: İnsan, karşısına çıkan olayları, insanları kendisi mi belirler? En basitinden… Âşık olacağınız insanı, mantığınızla mı seçersiniz?

−Elbette hayır, ama zaten benim seçimlerimden değil, sizin seçimlerinizden bahsediyorum. Bu eser sizin eseriniz olacak. Beni daha farklı yazmanızı istiyorum, o kadar.

−Bunu yapamam hanımefendi. Benim bir yazar olarak sorumluluklarım var, hele de söylediğiniz gibi, yüzyıllarca okunacak bir eser ortaya koyacaksam… Sizi olduğunuzdan farklı yazamam.

−Ne demek “olduğumdan farklı”?

Tamamen rahatlamıştı, arkasına yaslandı:

−Katyuşka İvanovna, şu anda karşımda oturuşunuzdan, konuşmanıza kadar her zerrenizde hissediyorum gururunuzu, kibrinizi ve buna rağmen aslında korunmaya muhtaç bir çocuk olduğuzu…

Öfkeyle kalktım.

−Bunu hep yapıyorsunuz Fyodor Mihailoviç! Gene ruh tahlillerinize başladınız.

−Söyler misiniz, bir yazar ve tabii ki yazdıkları, en bilimnedik yönlerimizi, kendimize bile itiraf edemediğimiz özelliklerimizi, kendi karanlığımızdan bulup çıkaramadıkça, ne işe yarar? Kalem, karanlıkta bir noktaya temas eder ve işte o temasta yüreğimizdeki doğru yeri bulur. O doğru yer, edebiyatın var olma nedenidir. İşte bu yüzden, sizi olduğunuzdan farklı yansıtamam. Eğer bir kere var olduysanız var oluş nedenlerinizle yaşıyorsunuz demektir. Karakterinizle okuyucuya bir mesaj veriyorsunuz, yüzyıl sonra bile sizin karakterinizde kendini bulacak ve belki de karanlığını aydınlatacak insanlar olacak.  Bu mesajı tehlikeye atmak doğru olur mu, bu kadar görev üstlenmişken?

Yapılacak bir şey yoktu. Yazar haklıydı. Ayrıca yazının yazardan ve yazılandan bağımsız bir dinamiği vardı ve yazar bile olsa bunu değiştiremezdi. Boşuna yorulmuştum, İçimde garip bir acı ile Fyodor Mihailoviç’in yanına geldim.

−Şimdi ne yapmam gerekiyor peki?

Doğruldu, açılmaktan küçülmüş kaleminin sivri ucunu bana doğru uzattı. Derin bir nefes aldım, romanda yüzyıllar boyunca yaşacayacağım acılara hazır olmaya çalışarak kaleme doğru uzandım. Yazının gücü ve kurşunun ağırlığı, beni içeri çekiverdi.

 

 

Bir yorum

  • kemal jerfi topraktepe

    Tek kelimeyle muhteşem!

    Benim yazabileceğim kadar benimsediğim,Dostoyevski’nin yazabileceği kadar sağlam,Ayşen Erdöl’ün kaleminden çıkmış kadar güçlü bir yazı.

    Güçlü,sağlam ve etkili bir yazı; güçlü ,sağlam ve etkileyici bir yazar tarafından yazılabilirdi.

    Eminim ki, yazarın diğer yazılarını da okuyunca bana hak vereceksiniz!

    Elinize,dilinize,kaleminize ve yüreğinize sağlık Ayşen hanım!

Bir cevap yazın