Röportaj

ÖYKÜLER SAHNELENİNCE – SAİT FAİK- JALE SANCAK SÖYLEŞİSİ

Bu söyleşimizde martı çığlıkları eşliğinde Bostancı İskelesi’nden yola çıktık. Sizleri de Burgazada’ya davet ediyoruz. Açık havada gitmek isterseniz dikkat edin. Şapkalarınız uçmasın. Ahh şu maskeler yok mu? Onlardan biraz olsun kurtulalım. Merak etmeyin. Emin ellerdeyiz. Bu edebiyat vapurunun kaptanı Jale Sancak! Burgazada’ya varır varmaz kendisine Sait Faik öykülerini tiyatro oyununa uyarlama seferiyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk.

İREM: Öncelikle Sait Faik öyküleriyle ilgili düşüncelerinizden, sizde bıraktığı izlerden bahsetmek ister misiniz? Sait Faik sizin için neler ifade ediyor?

JALE SANCAK: Sait Faik, hiç karşılaşmadığımız halde yakın dostumdur benim, öyle hissederim.  Bir öykücü olarak da ustamdır. Kitaplarını okudukça çağdaş öykücülüğümüzün en önemli yazarlarından biri olan ve öncülü olmayan sevgili ustamla yazarlık tutumumuzun ve yazmayı seçtiğimiz kişilerin benzerliği, aynı yerlere bakışımız, İstanbul’a olan ilgimiz, onunla farklı bir bağ kurmama, sevgimin çoğalmasına neden oldu diye düşünüyorum.   Sait Faik öykücülüğü özgünlüğüyle, dil, anlatım özellikleriyle biriciktir, bütün bunların yanı sıra yarattığı karakterler de beni çok etkilemiştir.

İREM: Sait Faik Abasıyanık’ı sahneye çıkarma, tiyatroya uyarlama fikri nasıl ortaya çıktı?

JALE SANCAK: Dört yıl önce Burgazada’daki Sait Faik Müzesi’nde onunla ilgili bir etkinlik düzenlememi istediler, sevinçle kabul ettim, hem hayatından söz ettik o gün, hem öykülerinden örnekler sundum.  Çok ilgi gördü o etkinlik okur tarafından. Sevgiyle koşup geldiler. İşte o zaman  aklıma düştü öykülerini oyunlaştırmak ve sahnede de Sait Faik’i yeniden seyirciyle  buluşturmak. Özellikle genç kuşaklara onu, edebiyatını anlatmayı hedefledim. Zaten bir tiyatro grubumuz ve sahneleme imkanımız vardı.

İREM: Oyunculardan ve oyuna katkılarından biraz bahsetmek ister misiniz?

JALE SANCAK: Elbette. Asıl yük onların üzerinde tabi. Oyunu oğlum Egemen Sancak yönetti ve Sait Faik’i o oyunuyor. Çok genç olmasına rağmen bazen seyirciler onun gerçekten Sait Faik’i andırdığını söylüyorlar. Ben de yazarın ruh halini iyi yansıttığını düşünüyorum. İnsanları çok seven ama mutlu olmayan, derin bir yanlızlık duyan, haksızlığa dayanamayan, bu nedenle de zaman zaman asabileşen biri. Diğer rollerde Erşah Özhim ve Mevlut Atış var. Onlar da birden fazla rol yükleniyorlar sahnede ve oyuna başarıyla büyük katkı sunuyorlar.

İREM: Seyircinin oyuna ilgisini nasıl buldunuz?

JALE SANCAK: 2018 Ekiminden beri oynuyoruz oyunu. Pandemi dönemindeki 2020 Eylül-2021 Haziranı arasındaki süre dışında, yazın Burgazada’da, kışın Beyoğlu ve Kadıköy’de kapalı salonlarda sahneleniyor. Hemen hemen üç sezon oldu. Oyun hayli  ilgi gördü, sevildi, epeyce genç seyirci seyretti ve her defasında çoğalsa da azalsa da seyircisi var. Bunu elbette Sait Faik sevgisine ve güçlü, unutulmaz, hep yeni kalan öykülerine borçluyuz.

İREM: Hâlâ devam eden pandemi süreci tiyatroyu nasıl etkiledi?

JALE SANCAK: Kötü tabi, çok kötü etkiledi. Kapanan tiyatrolar var. Vergilerini, kiralarını ödeyemeyen, borçlanan. Sadece tiyatrodan kazandığı parayla yaşamını sürdüren oyuncular, tiyatro emekçileri ve sahneler var. Tümden gelirleri kesildi, yaşamakta çok zorlandılar. Bizim ekip de bir sezon boyunca oynayamadı oyunu, epeyce sıkıntılı günlerdi. Kimi tiyatrolar bazı desekler alsa da birçoğu bakanlıktan destek alamadılar. Arada İstanbul Büyük Şehir Belediyesi destek verdi. Bu çok değerli tabi sürdürebilmek için. Aslına bakarsanız hâlâ sürüyor sorunlar ödeneksiz tiyatrolar için, çünkü seyirci haklı olarak kapalı mekânlara gelmekten korkuyor. Tiyatroyu asıl ayakta tutan da seyircidir.

İREM: Biz oyunu yaz aylarında Burgazada’da,  açık havada izlemiştik. Oyun esnasında sahneye bir kedi çıktı. Bir replik sırasında alçaktan bir martı geçti. Mekânın da oyunu daha samimi aynı zamanda daha büyülü hâle getirdiğini düşündük. Âdeta geçmişe açılan bir boyutta bulduk kendimizi. Bu oyunda mekânın size hissettirdikleri nelerdir?

JALE SANCAK: Çok haklısınız, bu doğallık çok etkileyici. Kapalı salonda grup tarafından bir dekor, bir atmosfer yaratılıyor ama orada, ada’da sahici atmosferin içindesiniz. Başka bir şeye gerek yok. Oyunu Burgazada’da, öykülerin geçtiği yerde oynamak bizler için de büyük keyif.  Gecenin doğal ışığında oyuncu martıdan söz ederken sahiden de martılar uçuşuyor üstünde, vapur düdüğü dediğinde vapur geçiyor,  Aya Nikola’dan  Sivri Ada’yı seyredebiliyorsunuz, Sait’in o güzel ruhunu, yarenliğini hissediyorsunuz, sevinç veriyor, müthiş tabi.

İREM: Seyirci oyunu en yakın hangi tarihte ya da tarihlerde izleyebilir?

JALE SANCAK: 15 Şubatta Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde, 18 Şubatta ise Cihangir Tatavla Sahne’de oynanacak oyun. Sonra Mart ayında aynı salonlarda tekrarlanacak.

Bir cevap yazın